25 Ağustos 2015 Salı

Yalnızlık Sorunsalı


Yalnızlık ile sürdürmüş olduğum sadakate dayalı istikrarlı ilişkimiz tüm hızı ile devam etmekte. İstikrar ve yalnızlığı bir arada kullandıysam, biraz geniş düşünün, kısa süreli bir olay değil.30 yıldır süregelen bir rutinden bahsediyorum. (İşte istikrar dediğin böyle olmalı aferin oğlüşüme ^^) Aslına baktığımızda günümüzdeki insanların hayatı genelde şöyle devam ediyor. Öncelikle üniversite kazanılır ardından mezun olunup akabinde devlet memurluğu tercihen olmak üzere bir iş bulunur ve hayırlı bir kısmet ile baş göz edilir. Evet burada bohem hippiler gibi "Bize toplumun dayattığı kurallarla yüşümük üstümüyürüz" tarzı laflar etmeyeceğim. Düşündümde artık toplumun dayattığı kurallar ile yaşamak istiyorum lan! Ancak olmuyor okul-mezuniyet-iş prosesindeki tüm adımları harfiyen yerine getirmeme rağmen bir yerde bir hesap hatası oluşmuş durumda. Acaba sorun işte mi diye denemediğim meslek dalı kalmadı. Belki zengin kız fakir oğlan hikayesinden voleyi çakarız diye kasiyerlik de yaptım. Ancak zengin kızların attığı parayı havada kapmaya çalışarak, reflekslerimi geliştirmemden başka bir katkı sağlamadı bana. Sorun işte de değil. Acaba arada bir yerlerde zincir koptu ve ben Dr. Emmett Brown'ın şekil a'da gösterdiği gibi, okul-iş-evlilik çizgisinde bir yerlerde yaşayacaklarımın dışına mı  çıktım?



Tam da doğduğum tarihi gösteriyor iyi mi -_-

Evet bu yalnızlık ile yapacak bir şey bulamayıp kendi kendime blog yazıyorum. Sonraki level; eve kedi alıp, çektiğim resimleri ile facebook kapak ve profil resmimi süslemem. Az kaldı, kedi videoları paylaşıp, gizliden internetten sahiplendirme ilanlarına bakıyorum.

Sonuca gelirsek yalnızım. Durumum kötü değil, aslında çoğu zaman iyi bile sayılabilirim. Konuşuyor, arada bir şeyler yazıyorum. Umut dolu üç noktayla biten cümleler kuruyorum, devamı gelecekmişcesine. Bazı zamanlarda ise cümlelerin ardına nokta bile koymakta zorlanıyorum. En son birisi vardı, ben zorlandığımda nokta koymama yardımcı olabilecek. Ancak o da, soru işaretlerine boğup gitti beni. Kısacası iyiyim. Sağlıcakla.

Gökten üç nokta düştü...

23 Ağustos 2015 Pazar

Krep Bu Kızılötesi Yaralı Müzesi Hareket Edemem

Arada kafama eser işte böyle değişik şeyler yapmak. Bugün ise bu güzel pazar sabahında kemiklerim ağrıyana kadar yatıp keyif yapmak yerine sanki kurulmuş saat gibi erkenden inanılmaz bir krep isteği ile uyanıp akabinde krep yaptım. Ah ne özlemişim o lezzeti... Her neyse, krepli bir rüya sonrası aslında krep'in  hayatımda olmadığını görmenin yarattığı özlem ile yatağımdan kalktım. Yalnızlık başa bela, iş başa düştü deyip kendim hazırlamaya başladım. Tarifin içindekiler arasında bende bir tek süt yoktu. Neyse ki yoğurt var. Sonuçta o da sütten gelmiyor mu mirim? Velhasılıkelam karıştırdım, çırptım, pişirdim. Hamaratımsı? bir beceri ile 10 dakikada hazırladım ve  sonuç; tam istediğim gibi oldu. Yani olmadı... O mucizevi tadı da yoktu yerken ki neşesi de. Sadece oturdum yedim. Sıradanlaştırdığım için özürler dileyerek. 

Yapılması Gereken-Yapılan 

Aslında her yediğimizin bir hikayesi vardır. İlk nerede yedin,ne zaman kiminle yedin. Bezen o hikayenin silinmesi için ise hikayede geçen yemeği yeniden hunharca yemen gerekebilir. Evet dostum bu fedakarlığı yapıp o yemeği yeniden yemen gerekli! Kimi buna çivi çiviyi söker der. Ben ise kısaca "Mükerrer-ül hadise" diyorum. 

Düşündüm de sadece krep'i sıradanlaştırmaya, özlememeye çalışıyorum. Daha fazlası olmadığı için şanslıyım aslında. Hikayesi olan yemekler,anılar artsa hayatın tüm tatları da gitmez miydi? Mutlu olmak güzel ama, derine batmak gibi  bir şey be. Mutluluğun uzadıkça geri dönüşü de , silmesi de bir o kadar zor oluyor. Evet dostum ,bazen mutluluğun fazla sürmediği için de mutlu olman gerekebiliyor. Bu arada gıda zehirlenmesinin belirtileri arasında fazla polyannacılık var mıydı? Ayrıca krep tarifimi merak edenler internetten bakabilir. Tek fark süt yerine yarısı kadar yoğurt koyun. Afiyet olsun.

22 Ağustos 2015 Cumartesi

O gemi bir gün gelecek

Bir umuttur yaşamak gençler. Hani hayatında olmasını istediğin yeni şeylerin hayalini kurarsın ya durmadan. Heh işte o hayallerinde ne varsa onlar bir geminin içindedir. O gemi bir gün mutlaka gelecek dersin. O gemide ismail abinin çoktan ölmüş babası da olabilir, giden sevgili de, platonik aşk da. Umudunu yitirmeden beklersin. Hayat bu olur ya kimi zaman ise sadece geminin gelmesini istersin. Koşulsuz şartsız kimin , neyin geleceğini önemsemeden. Gelen yok bari giden olmasın diye limanı yakmak üzeresindir çünkü. Etrafına baktığında herkesin bir bekleyeni olduğunu görürsün ancak senin bekleyenin yoktur, onun yerine sen bekliyorsundur. Gelmek bilmeyen gemiyi..