Mira, bugün küçük bir kız çocuğu gördüm iş yerimde. Aynı ülkeli değildik. Fark eder miydi bilmiyorum başkaları için ama bana fark etmiyordu. Çocukların dili, dini, ırkı yoktu benim için. Hepsi benim için masumdu. Önce odamın kapısından baktı ve gitti. Çağırınca tekrar geldi gözlerimin içine bakarak, hem gelmeye istekli hem de ürkek bir şekilde. Üzerine prenseslerinki gibi güzel ama özensiz bir elbise giydirilmişti. Adını sordum cevap verdi. Yaşını sorunca ellerine bakarak acemice 3 işaretini yaptı. Yanaklarını sevdim, saçını okşadım. Çok güzel bir prenses olduğunu ve odamıza gelişi ile güneş gibi doğduğunu söyledim. Tatlı bir tebessüm ile hayran hayran gözlerimin içine bakıyor, yüzümü inceliyordu. Kucağıma gelmek için hamle yaptı, ben de oturduğum koltukta bacağımın üstüne aldım. Elimi tutup okşadı sonra da sarıldı boynuma. Başını omzuma yasladığında huzur içinde duruyordu. Annesinin nerede olduğunu merak edip sorduğumda eli ile dışarıda olduğunu işaret etti ama ne konuşuyor ne de yanımda geçirdiği zamanı harcıyorum, sadece arada başını kaldırıp beni inceliyordu.
Saçını okşayıp güzel sözler söylerken panik içinde bir kadın içeri girdi. Kucağımdaki kızın annesiydi. Kızının benimle olduğunu görünce rahatladığı her halinden belliydi. Birşeyler söyledi. Tercüman vasıtası ile konuşunca minik bedeni ile kucağımda duran bu küçük prensesin durumu ortaya çıktı. Çevrilen her kelime beynime balyoz gibi iniyordu. Kucağımdaki yavrucak savaşta babasını ve iki abisini daha henüz anne karnındayken kaybetmiş bir yetimdi. Gördüğü erkeklerde ise hiç tatmadığı baba şevkatini arıyordu. Gösterdiğim sevgi ile mest oluşu bundan dolayıydı.
Tüm bu sevgi dolu zamandan sonra gitme vakti gelince yavaşça yanağıma bir öpücük kondurdu ve elimi öpüp alnına götürdü. Son kez sarılıp o güzel kahve saçlarını okşarken, bahtın da senin kadar güzel olsun ufağım diyebildim.
Odadan çıkmadan önce hem yürüyüp hem de arkasında bıraktığı bana avuç içini dudaklarına götürerek öpücük üflerken, babasız ve sevgisiz bir çocuğun ızdırabı içimi dağlıyordu. Küçük prens ve tilki birbirinden ayrılırken ne hissettiklerini şimdi anlamıştım. Yüreğim yanıyordu.
Hayat zordu Mira, hem de çok zordu. Evet hayat zordu bunu biliyordumama hayatın, minik bir yüreğin baba şevkatini araması kadar zor olduğunu bugün öğrendim. Şimdi ise bu gece karanlığında göz yaşlarım var içimde tutamadığım. İçimde kalan ise yıllar önce duyduğum ve nerede duyduğumu hatırlamadığım bir melodi... Bulursam alt tarafa eklerim. Bulamazsam da içimde yankılanıyor zaten bir gün kulağına melodiyi fısıldarım belki sen bilirsin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder