Eskiden duanın gücüne inanırdım Begüm. Büyüklerim sürekli dua ederdi benim için. Kimi zaman sağlığım, kimi zaman derslerim, kimi zaman da iyi bir gelecek için. Ben de, böyle kurşun geçirmez koruma kalkanına sahip olduğum için memnun olur, dua için açılan elleri bir güzel öperdim. Ancak bu kalkana fazla güvenerek dua akabinde gelen rehavet ile uğruna dua edilen şeyleri ihmal eder, tıpkı bir duasavar gibi tüm fısır fısır söylenen duaları bir şekilde kendimden uzak tutardım. Yine de bıkmadan usanmadan benim için iyi şeyler olması için dua edilirdi. Annem her cuma akşamı ne olduğunu bilmediğim duayı 50 kere okurdu, gözlüğü burnunun ucunda tesbihine odaklanmış şekilde. Teyzem eve girdiği an bende nazar olduğu kanaatine vararak elinde bir avuç tuz ile belirir fısır fısır birşeyler söyleyerek tuzu kafamın üstünde gezdirirdi. Bahçede baldırıma saplanan uzun dal parçasını çıkarıp yaranın üstüne soğan basan babaannem de okuyup üflemişti, böyle imkansız bir şeyin insanın başına gelmesine şer gözlerin sebep olabileceğini ekleyerek.
İyi şeyleri getirip, kötüyü def etmek için çok okunup üflendi Begüm. Okurken de bir yandan "Allah gönlüne göre versin yavrum" denirdi. "Gerçekten gönlüme göre mi versin istiyorsunuz?" demiyordum o sıralar. Tıpkı onlar gibi ben de bilmiyordum, gönlüme göre istemememiz gerektiğini. Ve şimdi anlıyorum Begüm duaların ne kadar etkili olduğunu ve Haktan birşey isterken ne istediğimizin tam olarak farkında olmamız gerektiğini.
Bu dünya gerçekten kötü bir yer Begüm. Ancak tıpkı zombi salgınında elinde uzun namlulu silahı ile yargı dağıtanlar gibi bu dünyayı güzelleştirmek için dua edenler ve okuyanlar var. Bir de benim gibi okusa da kabul olmayanlar... Tüm o okuduğum dualar nereye gidiyordu bilmiyorum ama okuyunca geçmiyordu Begüm. Ben de geçmeyen her şey için yazdım. Burada görmüyorsun belki ama bil ki çok yazıyorum. Sessizce, tıpkı fısır fısır edilen bir dua gibi klavyeyi tıkır tıkır işleyerek yazıyorum. Anla beni Begüm. Bu da benim dua etme biçimim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder